Bugün yüzümüzü,gönlümüzü sanata çevirdik ve İstanbulun en nadide zenginliklerini yerlerinde keşfe çıktık.İlk rotamız Sultanahmet Camii oldu.Restorasyon çalışmasının akabinde ziyaret ettiğimiz camii ihtişamlı günlerine geri dönmüş.Kubbesi tezhiple,duvarları mavi-turkuaz renkli çinilerle, hüsn-i hat estetiğiyle, camları vitray sanatının en harikulade renkleriyle bizlere ışık şenliği sundu. Sonraki güzergahımız Topkapı Sarayı oldu. Kutsal emanetler, Divan-ı Hümayun, Bağdat, Sünnet, Revan Köşkleri en nadide çinileriyle gözlerimizi şenlendirdi.Çini ve ahşabın bir arada olduğu sedef kakma dolapların harmanlandığı köşkler tarihimizde ne zevkli ruhların yaşadığını bizlere bir kez daha ispatladı.Üçüncü durağımız Eminönü’nde bulunan Yeni Camii oldu. Yeni Camii’de bulunan dantel gibi ince ince işlenmiş tezhipler bizleri selamladı.Çiniler, kubbede salınan tezhipler…Renkler yine soft ,yoruculuktan abartıdan uzak… Bu huzurlu mekanda öğle namazımızı eda ediyoruz ve yeni rotamız olan Rüstem Paşa Camii’ne doğru yola çıkıyoruz.Baharat kokularını, taze kavrulmuş kahve kokusunu da içimize çekerek Mısır Çarşısın’dan geçip camiiye ulaşıyoruz.Eminönü’nde hayatın tüm meşgalesine, telaşına bir sükût eyleyen Rüstem Paşa Camii...Rüstem Paşa Camii  avlusuna girdiğimiz anda büyük pano  çinileriyle bizleri karşılıyor.Camiiden içeriye girince hayranlığımız bir kat daha artıyor.Camiinin tüm duvarları yerden göğe kadar iznik çinileriyle bezenmiş.Öyle bir bezenme ki lale çiçeğinden 66 farklı çizim görmek mümkün.Hatta 45 de farklı karanfil motifi var.Düşünün ki nasıl bir zenginlik.Bu kadar zenginliğin içinde tahıyyat-ül mescid namazıyla bizler de bu selamlamaya karşılık veriyoruz.İstanbulun; çini sanatıyla, tezhiple, hüsn-i hatla, sedef kakmalarla, kündekarilerle bezenmiş camiilerini ziyaret ederek hem gözlerimizi hem ruhlarımızı şenlendirdik.Her rengin içinde harmanlandığı o koca medeniyet.Çok zenginsin, çok bereketlisin,çok güzelsin…