T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
İSTANBUL / BAHÇELİEVLER - Uluslararası Şehit Mehmet Karaaslan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

FERYAT…

Anne, iki minik yavrusuna sarılıyor, onları özlemle öpüp kokluyor, şefkatle kucaklıyor, kendisini izleyenlerden çekinircesine etrafına bakındıktan sonra evlatlarını tekrar tekrar bağrına basıyor; "Yavrularım kendinize dikkat edin, ben size gene geleceğim tamam mı!" deyip teselli etmeye çalışıyor.

Sonra gene aynı manzaranın tekrarı... Yufka yürekli anne (ki tüm anneler böyledir) bu sefer "gece üşütmeyin, kendinizi koruyun emi yavrum!" diyerek çocuklarına bir daha sarılıyor, bir daha, bir daha...

Annenin davranışı, sözleri ve onda barındırdığı hasret insanın ciğerlerini parçalıyor adeta. Özlem, nedamet, karmaşık duygular, gözyaşı, burukluk her şey var bu enstentanede.

Kadıncağızın ayakları diretiyor... Ciğerparelerinden ayrılmak, onlardan bir an bile uzaklaşmak istemiyor ama naçar...

Dertli anne, giderken yüreğinin kıvrımlarında tarifi imkansız acılar hissediyor...

İçine akıttığı gözyaşları pınar olmuş, ne var ki verdiği geri dönülmez karar onu çaresiz ve bedbaht eylemiştir.

Öte yanda minik yavrular...

Özü-sözü tatlı, her şeyden daha kıymetli bir varlık olan "anne" ile beraber olamamak...

Ne yapacaklarını bilmez bir halde kah oraya kah buraya savruluyorlar, annelerinden ayrı kalmanın acısıyla yaşamaz haldeler adeta...

Bir fırsatını bulabilseler avazlarının çıktığı kadar "Bırakma bizi anneee!" diye bağıracaklar belki de... Anneden ayrılmak, onun şefkatinden ve sıcaklığından bir lahza uzak kalmak...

Annenin merhamet kokan sevgi sözcüklerinden, hayat veren öpücüklerinden mahrum olmak...

Ona sarılmadan/sarılamadan yaşama(ma)k, uyumak ve uyanmak... Onunla arada mesafelerin olması...

Minik bir yavrunun taşıyamayacağı kadar ağır bir yük, ona yüklenemeyecek kadar büyük bir sorumluluktur bu. Çocukların gözlerindeki özlem, duygusal görüntü ve üzüntü dayanılır gibi değil...

Toplumda bu tip hadiseler azımsanamayacak kadar fazla ne yazık ki. Materyalist dünya ve onun bir türlü ulaşılamayan ve sonu olmayan (süfli) emelleri, insanları ve özellikle çocukları ne yazık ki perişan etmektedir.

Dağılan yuvaların dağılma sebepleriyle alakalı çok şey söylenebilir ancak özellikle çocuğu olan anne babaların ailelerini koruma adına fedakarlık yapmaları, gayret göstermeleri gerekirse usulünce tavizkar davranmaları elzemdir. Ebeveyn, Yaratıcı'nın kendilerine bahşetmiş olduğu çocuklarının kıymetini bilmelidir.

Bir anne-baba için çocukla geçirilen zaman kıymetlidir, onun bir gülüşü, neşesi bahardır, yazdır. Yavrunun kokusu cennet rayihasıdır, gülüşü melek, sevinmesi ise nimettir.

Ebeveyn bunun kadrini iyi bilmeli, o yuvayı her türlü dış olumsuzluklara karşı koruyarak, kurdukları saadet hanesini her an kuvvetlendirmelidir.

Anne-baba, aile olmanın sorumluluğu ile hareket ederek ufak tefek şeyler yüzünden kavga çıkarmamalıdır. Hanenin bu başrol oyuncuları, sorumlu davranarak aileye zarar verecek yanlış anlaşılmalara fırsat vermemeli, toplumca ayıplanan, kabul edilmeyen işlere tevessül etmemelidir.

Burada özellikle basının da sorumluluğu çok fazladır. Medya ve paydaşları aileyi koruyucu ve sağlamlaştırıcı yayınlar yapmak noktasında topluma karşı vazifelidir.

Yazılı, görsel ve sesli medyanın lüx, israf, aşırılık, sorumsuzluk, hafifmeşreplik ve gayri ahlakilik kokan kesitlerini gerçek zannedenler, hayatın zorluklarıyla yüzleştiklerinde ne yazık ki dönüşü olmaz bir yola sapmış oluyorlar.

Aileyle oynamak çok tehlikeli bir maceraya atılmaktır. Zira aile sarsılırsa toplum sallanır; toplum sallanırsa bir millet mahvolur.

TV Kanallarının resmi denetlemecisi olan RTÜK, bu görevi yaparken sadece vatandaşlardan gelen şikayetlere göre davranmamalı, toplumun temeline dinamit koyan ve normalleştirilmeye çalışılan gayri ahlakiliklerin, senaryolarına/sahnelenmesine de geçit vermemelidir. Özellikle Prime time (en çok izlenen zamanlar) da ve diğer vakitlerde yayımlanan dizilerde, ahlaksız kurgulara, ayıplanan ve kabul edilemeyecek içeriklere asla müsade edilmemelidir. Normalleştirilmeye çalışılan çeşitli bayağılıklar toplumda vahim yaralar açmakta ve yazımızın başlangıcında anlatılan gerçek kesitte olduğu gibi bazı olumsuz örneklerle karşımıza çıkmaktadır. Acı fatura ise ne yazık ki minik canlılara kesilmektedir.

O halde geleceğimizin mimarları dediğimiz çocuklarımızı korumak adına, toplumun çekirdeği olan aileyi, sağlam temeller üzerine bina edip onu güçlendirmek için var gücümüzle çalışmalıyız.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 09.11.2016 - Güncelleme: 12.07.2023 17:03 - Görüntülenme: 1279
  Beğen | 7  kişi beğendi