T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
İSTANBUL / BAHÇELİEVLER - Uluslararası Şehit Mehmet Karaaslan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

(Okulumuza ismi verilen) ŞEHİT MEHMET KARAASLAN´IN SON YOLCULUĞU

 

Hain kalkışmanın olduğu gece Sabiha Gökçen Havaalanı'na bir arkadaşını karşılamak için gider Mehmet. Arkadaşını karşılar, ayaküstü sohbet ederlerken, sosyal medyadan köprünün kapatıldığını öğrenirler. Darbe olduğunu anlamaları uzun sürmez. Arkadaşı kendisine "ben bir dostumun evine gideceğim, beraber gidelim; ortalık baya karışık görünüyor; durulunca sen de evine gidersin" dese de Mehmet bu teklifi kabul etmez.

Ayrılırlar...

Yolda giderken Kadıköy civarında otostop yapan iki genci görür Mehmet ve onları arabasına alır. Bunlar Erzurumludurlar ve darbeye karşı durmak için köprüye gitmektedirler. Tanışırlar ve ardından konu darbe meselesine gelir. Mehmet, vatanın birliğinden, bayrağın kutsallığından bahsedince gençlerden birisi "Mehmet Abi sen Diyarbakırlıyım diyorsun, Diyarbakır'dan böyle vatansever çıkar mı?" diye soruverir bir anda...

Mehmet bu soruya biraz alınsa da durumu gençlerin heyecanına verir ve izahat yapmasının gerekli olduğunu düşünür:

-Arkadaşlar hiçbir aklı başında insan asla vatana, bayrağa ihanet etmez. Eğer böyle birileri varsa bilin ki bunlar ya vatan hainleridir ya da dış güçlerin hizmetkarı olan birkaç piyondur.

-Müslüman bölücü olamaz, vatanına, bayrağına, devletine ihanet edemez. Bakın Diyarbakır'da hunharca katledilen bir Yasin Börü var siz onu tanıyor musunuz? Birkaç sene önce fakirlere kurban eti dağıtırken kendisini Kürt diye nitelendiren aslında hepsi birer piyon ve kandırılmış olan hainler tarafından işkence edilerek öldürülmüştü. Söyler misiniz bana, bir insan nasıl bu kadar gaddar olabilir?

-Cevap gayet açık...

Gençler, Mehmet'i dikkatle ve hayretle dinliyorlardı. Diyarbakır'dan böyle bir vatanseverin çıkması onları ziyadesiyle memnun etmişti. Bu arada İstanbul halkı sokaklara dökülmüş kalabalıklar Boğaziçi Köprüsüne doğru akın akın ilerliyordu.

Köprüden önce son çıkışa yaklaştıklarında arabadaki üç kişi artık iyice samimi olmuşlardı. Trafiğin yoğunluğundan araba yavaş ilerliyordu. Nihayet bir noktaya geldiklerinde trafik artık tamamen durmuştu.

Aracı kenara park ederek kalabalığa karıştılar. "Ya Allah bismillah Allah'ü Ekber!" diyerek ilerliyorlardı. Fakat o kadar yoğun bir kalabalık vardı ki neredeyse yürümek bile zorlaşmıştı. Geliş istikameti daha sakin olduğu için o tarafa geçmeye karar verdiler. Bariyerleri atladılar ve birkaç adım atmışlardı ki asker kılıklı eşkıya birden kalabalığın üzerine köprü tarafından yoğun atış yapmaya başladı. İnsanlar sağa sola savruluyor, yerlere yatıyor ve gizlenecek siper arıyorlardı.

İşte bu ilk ateşin ardından "vuruldum gardaş" diyebildi Mehmet, Erzurumlunun kucağına düşüvermişti birden. Erzurumlu yeni tanıştıkları ve dakikalardır sohbet ettikleri Mehmet'in başının kucağına düşmesi üzerine büyük bir şaşkınlık geçirmiş ve ne yapacağını bilmez bir halde öylece kalakalmıştı.

Ortalıkta tam bir can pazarı yaşanıyordu, bağıranlar, yaralananlar, ambulans arayanlar, izdihamın ortasında kalanlar... Bu kısa şaşkınlığın ardından insanlar vurulanları hastaneye yetiştirme telaşına düşmüşlerdi. Sonunda bir motosiklet bulabildi Erzurumlu, Mehmedi kucağına alarak güçlükle motosiklete bindirebildi ve hastanenin yolunu tuttular. Aslında nereye gideceklerini de bilmiyorlardı. O arada Erzurumlunun aklına Zeynep Kamil gelmişti ve dümeni hemen o tarafa çevirdi.

 Sirenler, silah sesleri, kalabalıklar, yaralananlar, inleyenler, bağıranlar, koşanlar, tekbirler, ezanlar, salalar...

Zeynep Kamil'e vardıklarında Mehmet'in gözlerindeki canlılık iyice azalmış ve neredeyse nabzı atmaz bir hale gelmişti. Acilden içeri alsalar da nabzına bakan sağlıkçının yüzündeki ifade son derece ümitsizdi.

Mehmet, içerde ölümle hayat arasında ince çizgide gelip giderken, son bir saatlik arkadaşı olan Erzurumlu Necip, gelecek habere odaklanmıştı. Bu arada Mehmed'in telefonundan eşi Sevda Hanım'a da ulaşmışlar ve gerekli malumatı vermişlerdi.

Gece 04:00...

Diyarbakır'lı Mehmet akşam arkadaşını karşılamak için çıktığı yolculuğunu çeşitli arkadaş tekliflerine rağmen vatanı, bayrağı ve devleti uğruna sabaha karşı şehadet şerbetini içerek nihayete erdirmişti. Tıpkı Ardahanlı, Kırımlı, Batmanlı, Zaholu, Halepli, Musullu, Kerküklü Mehmetler gibi... Yeni bir kahramanlık sayfası açıldı Selahaddin Eyyubi misali...

Şehadet şerbetini içen Şehit Mehmet ve 251 arkadaşı ve binlerce gazi, milyonlarca vatan evladı vatanına, bayrağına, bağımsızlığına sahip çıkmıştı.

O iman karşısında jetler, çelik zırhlı tanklar, tüfekler anlamını yitirmişi. O ezanlar ile milletin gönlü titremiş, selalar halkı uyandırmış, milletimiz "maneviyatım ve değerlerim yoksa ben niye yaşayayım ki" diyerek meydanlara akın etmişlerdir. Vatanımızı bir özgürlük yorganı gibi baştan başa saran al bayrağımız uğruna kanlarını, canlarını feda eden kahraman halkımız bir kez daha tarih yazmış ve yeni nesillere parlak bir destanı armağan etmiştir.

Geride bir eş ve üç yavru bıraktı Şehit Mehmet Karaaslan. Evlatlardan birisi olan Gizem babasının şehadet haberini duyunca iki gün boyunca hiç konuşmadı. Üçüncü gün ilk defa konuştuğunda, kaleminden kağıda şu mısralar dökülmüştü:

"Nasıl başardılar koca yüreğini ayakta  tutan bedenini yıkmayı?

Sen şehit oldun Allah'ın yanına bir kuş olup uçtun

Sensiz buralar sahipsiz, huzursuz

Kimse bilmiyor, yıkılmaz devi yıktılar

"Yalnız doğdum, yalnız öleceğim" derdin ya baba

Gerçekten öyleymiş.

O kocaman cüssenin altında tir tir titreyen düşmanı

Allah dedin, Kur'an dedin koştun  meydana

"İşte kahraman"  dedirttin bayrağı indirtmeyecek!

Barış nidaları, zafer haykırışları hepsi inletti bu vatanı

Ezanlar susmadı baba, tekbirler dinmedi, bayraklar inmedi

Hani nerede gölgesine sığındığım babam!

Hani nerede kükrediğinde dağları söken adam!

Gitti gülümseyerek Allah'ın yanına gitti.

Bizi unutmadı, Allah'a emanet ederek gitti.

Cesaretine hayran kaldığım babam

Başı dik, gözü pek, şehit babam

Sen bizim içimizde yatan en değerli varlıksın

Bundan sonra benim yatağım vatan

Yorganım bayraktır.

Ben şehit kızıyım; vatan kurtarıcısının evladıyım

Babamın izinden gideceğim.

Bu yolda her zaman başarılı olacağım.

Ben de babam gibi vatanımı savunup, koruyup, kollayacağım

Kanım, canım ve tüm varlığım

Allah'a, vatanıma feda olsun."                                                                                                                               

17-07-2019

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 03.01.2018 - Güncelleme: 11.07.2023 17:45 - Görüntülenme: 831
  Beğen | 11  kişi beğendi