Ağır İmtihan2
Hayırda Yarış...
(Geçen yazıda kaldığımız yerden devam edelim)
Medine'de inanan zenginler mal varlıklarını bağışlamak için adeta sıraya girmişlerdi. Malının belli bir miktarını bağış yapan Müminler henüz şekillenen İslam ordusunun büyümesi için uğraşıyorlardı.
Hz. Ömer de bunlardan birisi idi. Aslında o, Hz. Ebubekir ile gizli bir yarış içerisindeydi ve onu geçmeye çalışıyordu. Bunu bir fırsat telakki ederek malının yarısını götürüp Rasulüllah'a verdi ve Hz. Ebu Bekir'in ne getireceğini beklemeye başladı. Bu sefer onu geçeceğini düşünüyordu.
Hz. Ebu Bekir geldi ve gizli bir şekilde Peygamberimize malını bağışladı. Hz. Ömer pek bir şey anlamamakla beraber onun bağışının kendisininkinden daha az olduğunu düşünüyordu. Efendimiz Hz. Ebu Bekir'e "ailene ne bıraktın?" diye sorunca onun cevabı Hz. Ömer'in tüm hayallerini suya düşürmüştü bir anda.
-Onlara Allah ve Resulünü bıraktım...
Hz. Ebu Bekir'deki Allah inancı bambaşkaydı. O bir işte Allah ve Rasülü varsa onun dışında hiçbir şey olmasa dahi kendisini mutlu hissediyordu. Evdekilere Allah ve Resülünü bırakmak bu dünyadan tamamen müstağni olduğunu, Allah'ın diğer tüm isimleri gibi rezzak isminin de tecelli edeceğini ve nihayet olması gerekenin olacağına dair tavizsiz inancın göstergesidir. Ebu Bekir'deki Allah inancı ve O'na olan iman ve güven bütün Müslümanlara örnek olabilecek bir kıvamda idi.
Bu cevap üzerine Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'e "bu sefer de beni geçtin bundan sonra seni hayırda geçeceğimi ummuyorum" dedi.
Burada Hz. Ömer'in arkadaşı hakkındaki düşüncesi de esasen Müslümanların örnek alması bakımından çok değerlidir. Kıskançlık, çekememezlik, eleştiri yok; yapmış olduğu güzel davranışı tebrik etme, hakkı teslimiyet ve gıbta etmek var. Demek ki Müslüman hakkı teslim etmeyi, kardeşini takdir etmeyi de bilmeli ve uygulamalıdır.
Kadınlar da en önemli varlıkları olan mehirlerinden bazı takılarını O'na(sav) götürüp bırakıyorlardı. Sahabe kadınların da savaşa hazırlık aşamasındaki tavırları sosyal hayattaki kadının rolü bakımından fevkalade önemlidir. O dönemde sahabe kadınlarının ilmi, ticari ve sosyal sahada aktif oldukları görülse de aileyi tartışacak, bozacak, onu dejenere edecek davranışlar içerisine girdiklerine rastlanmamaktadır. Esasen bu durum da günümüzün aile mensuplarına örnek olabilecek bir anlayıştır.
Ashaptan Habbab b. Akil yoksul birisiydi kendisini bir türlü rahat hissedemiyordu. Sonunda bir gece sabaha kadar bir bahçeye su taşıdı ve bunun karşılığında aldığı hurmaları en fazla yemeyi hak eden birisi olmasına rağmen Peygamberimize götürüp teslim etti. Efendimiz de onun üzülmesini istemediği için hurmaları orduda değerlendirmek adına teslim aldı.
Bu arada Müminler varını yoğunu feda etme yarışında iken münafıklar ise Müslümanların bağışlarını eleştiriyorlar ve ortalığı karıştırmanın yollarını arıyorlardı.
Kimisine "riya için veriyor" kimisine ise düşmanın büyük bir dünya devleti olan Bizans gibi bir güç olduğunu hatırlatarak "bu kadar az bağışla ne olabilir ki" diyerek moralleri bozmaya çalışıyorlardı. Tüm olumsuz çabalara rağmen imanında sebat edenler en ufak bir tereddüt dahi göstermeden Rasulüllah'a itaat ediyorlar ve İslam Ordusu'nun hazırlanması için gayret gösteriyorlardı.
Sonunda sefer günü gelip çatmıştı. Hava sıcaktı, açlık, zorluk, ölüm ihtimallerinin yoğun olduğu üstelik de o seneki hasat ve sonuçlarından mahrum olma durumunun yüksek olduğu ve mümin ile münafıkların bir nevi ortaya çıkacağı yolculuk başlamıştı bile. Peygamberimiz sefere çıkarken kimsenin iradesine müdahale etmiyor herhangi bir zorlamada bulunmuyor hatta mazeret üretenlere de bir şey demiyordu. Herkes kendi kararını veriyor ve böylece samimiyet testine tabi tutuluyordu.
Lakin ortada şöyle bir gerçek vardı ki Efendimiz o güne kadar beraber hareket ettiği arkadaşlarından hiç birisinin bu gün Medine'de kalmasına gönlü razı gelmiyordu.
(Gelecek bölümde yazımıza devam edelim inş.)
Adres:
Bahçelievler Mh. Erde Sk. No13 Bahçelievler/İSTANBUL
Telefon
0212 553 25 26