Sayın Veli, dönemin sonuna geldiğimiz şu günlerde sizlerle hasbihal etmeyi faydalı bulduğumu belirtmek isterim.
Değerli anne-baba! İhtiyar dünyamızın küçük bir köy halini aldığı, küresel etkileşimlerden ne yazık ki evlatlarımızı koruyamadığımız ve gelişmelerin de büyük-küçük herkesin başını döndürdüğü anormal bir çağa şahitlik etmekteyiz.
Bizim dokunamadığımız, ilgilenemediğimiz ve yetiştiremediğimiz yavrularımız dijital, elektronik ve görsel etkilere ne yazık ki teslim olmuş durumdadırlar. Çocuklarımız "futbol afyondur" sözüne "ipone, hocam ipone!" demek suretiyle, tüketim kültürünün zihinsel algılarını ve ruh hallerini nasıl işgal ettiğini gayet safiyane bir şekilde dışa vurmaktadırlar.
Baş döndüren üretim ve toplumu gerçeklerden koparan tüketim kültürü yazık ki gençleri özünden ve olması gereken temel dinamiklerinden ayırmıştır. Dış etki kaynaklı olarak öğrencilerimiz artık odaklanamama, kendisini ifade edememe, pasif kalma, zamanı kullanamama ya da yanlış üzerinde ısrar etme gibi olumsuzluklarla boğuşmaktadır.
Buna benzer bir eğitim sorunu da yersiz ve yanlış kullanılan kavramlardır ki bu da pek çok öğrenciyi esir almış durumdadır. "Psikolojim bozuldu, ergenlik çağındayım, çocuk hakları, hiperaktivite" gibi esasen geçerli birer olgu olan ancak bilinçsiz kullanıldığında, öğrencinin istikbali bakımından tehlikeli olabilen ve onları yaramazlığa, sorumsuzluğa, tembelliğe iten mazeretler şeklinde karşımıza çıkan bu kavramları, ebeveyn iyi öğrenmeli ve yerinde kullanılmasını sağlamalıdır.
Öğrencilerin tırnakları ile adeta kuyu kazıp başarılı olmayı gaye edinmeleri gerekirken mazeretlerin ardına sığınması başarıyı getirir mi? -Zor görünüyor.- Şu bilinmeli ki, mazeret kişiyi geri bırakan bir hastalıktır ve buna asla fırsat verilmemelidir. Çünkü hiçbir mazeret ufak bir başarının dahi yerini tutamaz.
Moda bir söylem halini alan "beyaz yalan"da diğer bir problemdir. Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz "Şaka dahi olsa yalan söylemeyiniz" buyurmuştur. Bu ifade bizim hayatımızda asla vazgeçmeyeceğimiz bir düstur olmalıdır. Esasen bu ve benzeri kurallar, çocuğa ilk eğitim yeri olan ailede öğretilmelidir.
"Hepiniz çobansınız ve maiyetinizdekilerden sorumlusunuz" hadisini iyi anlamalıyız. Çocukların kişilik oluşumlarının, hayatlarının ilk yıllarında (ailede) şekillendiği bilimsel bir veridir. Dolayısıyla ebeveyn bu zaman diliminde, çocuğuna sevgi, saygı, tasarruf, vatan, millet, komşuluk, hak gibi konuları bizzat yaşayarak/yaşatarak öğretmeli böylece onun karakterinin olumlu halde şekillenmesi için uğraşmalıdır.
Sayın Veli, "iman varsa imkan da vardır"; bu niyetle imkan varken, önemli bir emanet olan çocuklarımızı Allah'ın ve Rasulü'nün istediği şekilde yetiştirmek bizim için önemli bir yatırımdır/vazifedir. Bu ulvi hedefe giden yolda el birliği ile çalışmalıyız.
Dönemi bitirdiğimiz şu günlerde, yüklendiği misyonu icra edebilmek maksadı ile çokça okuyan, düşünen ve çalışan İmam Hatipli Gençleri yarınlara hazırlayabilmek ideali ve niyazıyla iyi tatiller dilerim.